ingilizcece.com Webutation

28 Tem 2011

Videolar >>> Dinleme / Listening >> We Are Family / Biz Aileyiz

We Are Family (By Richard Chalmers)





***Listen to Richard talk about people and learn how we talk about family members.

27 Tem 2011

Videolar >>> Telaffuz >> Paper-Pepper / Kağıt-Biber arasındaki Telaffuz Farkı

Minimal Pair: Paper-Pepper









Videolar >>> Telaffuz >> All, Fall, Call, Tall, Hall, Wall, Squash, Caught Telaffuzları

Vowel Sound: All, Fall, Call, Tall, Hall, Wall, Squash, Caught





He starts the lesson at 0:16.
He is speaking British English.
There are capitalization mistakes in this video.


Videolar >>> Telaffuz >> Kelimelerin Şekillerle Telaffuzu

How to Read Consonant Blends in English






Videolar >>> Telaffuz >> Beans 'i söylemek

Idiom: ‘Spill the Beans’ (Pronunciation Practice)





0:00 -- The intro music.
0:07 -- The lesson begins with an explanation of the meaning of the idiom.
0:30 -- Then she explains the pronunciation in detail.


Videolar >>> Telaffuz >> Bazı Sesli ve Sezziz harflerin Kelimelerle Telaffuzu

The Spelling of Some Vowels and Consonant Sounds



***Telaffuz edilen kelimeler şekillerle ifade edildiği için çeviriye htiyaç duyulmamıştır.



Videolar >>> Telaffuz >> Consonant Blends / Ünsüz Karışımları

Consonant Blends: sp, nk, cr, sm, …






Videolar >>> Telaffuz >> Pronouncing the Soft T – (The T Sounds Like D) / Yumuşak T nin Telaffuzu ( T, D gibi okunabiliyor)

Pronouncing the Soft T – (The T Sounds Like D)





***Beatle, computer, mottled, cattle, matter, hating, eatery, butterfly, suited, created, Peter

Videolar >>> Telaffuz >> Pronunciation of Questions vs. Statements / Durum ve Soru Cümleleri Arasındaki Telaffuz Farkı

Pronunciation of Questions vs. Statements





I'll be there by three : Üçte orada olacağım.
Have you seen Marry? : Marry'i gördünmü?
You know what I mean. : Ne kastettiğimi biliyorsun.
Me : ben
See you tomorrow. : Yarın görüşürüz.

***Soru ve durum cümlelerini arasındaki telaffuz farkını belirginleştirmeye yöneliktir. Eğer durum cümlesini ifade ediyorsanız, cümle telaffuzu cümlenin sonuna gittikçe durgunlaşır.
Fakat soru cümlelerinde bu durumun tersi geçerlidir yani; telaffuz cümlenin sonuna yakınlaştıkça belirginleşir.


Videolar >>> Telaffuz >> Battle-Bottle / Mücadele etmek - Şişe arasındaki Telaffuz farkı

Minimal Pair: Battle-Bottle





*** Battle (mücadele etmek) ve Bottle (şişe) arasındaki telaffuz farkını daha da belirginleştirmeye yöneliktir.

Videolar >>> Telaffuz >> Dudaklarla Doğru Telaffuz

Pronunciation of Back Vowels





***İhtiyaç doğrultusunda çeviri yapılacaktır. Bu video telaffuz kabiliyetini geliştirmeye yöneliktir. Kelimlerin dudaklarla nasıl telaffuz edilmesi gerektiğini açıklamaktadır. Arkadan telaffuz edilen kelimelerin ve seslerin tekrar edilmesi faydalı olacaktır.

Videolar >>> Telaffuz >> UH (Look), ah (Luck), EWE (Luke)

Pronunciation Workout: UH (Look), ah (Luck), EWE (Luke)



*** Pronounciation / Telaffuz kabiliyetini geliştirmeye yönelik olduğu için çeviri yapılmamıştır.



26 Tem 2011

Videolar >>> İngilizce Fıkralar (çeviri dahil)

English Jokes


>>> 9 Adet Fıkra ( Tek vidyoda)

>>> Wife Control : Eş Kontrolu

>>> The Second Opinion / İkinci Fikir

>>> I see spots / Noktalar görüyorum

>>> Catching a Mouse / Bir Fare Yakalamak



25 Tem 2011

Videolar >>> İngilizce Fıkralar >> 9 Adet Fıkra ( Tek vidyoda)

Birden fazla İngilizce Fıkra



***İlk iki fıkranın metinler dahil çevirileri verilmiştir. Diğer fıkralarda sadece çeviriler mevcuttur. Metinleri ekrandan takip edebilirsiniz. 
0:11-0:39


1: An elementary school teacher sends this note to all parents on the first day of school.
" If you promise not to believe everything your child says happens at school, I will promise not to believe everything your child says happens at home.

1: Bir ilkokul öğretmeni bu notu okulun ilk gününde tüm ebeveynlere gönderir.
"Eğer çocuklarınızın anlattığı okulda meydana gelen herşeye inanmayacağınıza söz verirseniz,
ben de çocuklarınızın anlattığı evde meydana gelen herşeye inanmayacağıma söz vereceğim.

0:39-1:22
2 : A man is talking to God.
"God, how long is a million years?"
"to me, It's about a minute."
"God, how much is a million dollars?"
"To me It's a penny."
"God, may I have a penny?"
"Wait a minute."

2 : Bir adam Allah ile konuşuyor.
"Allahım, bir milyon yıl ne kadar?"
"Benim için yaklaşık bir dakika."
"Allahım, Bir milyon dolar ne kadar?"
"benim için bir kuruş."
"Allahım, bir kuruşa sahip olabilir miyim?"
"Bir dakika bekle."

1:22-1:53
3 : Çok sarhoş bir adam eve gelir ve kapıyı açmak için uğraşmaya başlar.
Balkondan karısı alaylı bir şekilde seslenir:
"anahtarı sana atmalı mıyım?"
"Anahtarım var" diye adam söyler.
"Bana kilidi at"

1:53-2:23
4 : Ben genç iken düğünlere gitmeyi sevmezdim.
büyükannem bana ; "sonraki sensin" diye söylerdi.
Fakat, aynı şeyi onun cenaze töreninde söylemeğe başladığım zaman bunu bana söylemeyi kesti.

2:23-2:59
5 :
Neden bekar adamların eşyaları ile evli adam şişmandır?
Çünkü, bekar olduğun zaman, eve gidersin, soğutucuyu açar, aynı şeyi görür ve yatarsın.
Evli olduğun zaman , eve gidersin, yatakodasına gider, aynı şeyi görür ve buzdolabına doğru gidersin.

2:59-3:28
6 :
Bir adam ilan verir : "eş aranıyor"
sonraki gün yüz tane mektup alır.
Bütün mektuplarda aynı şey yazılıdır : "Benimkini alabilirsin"

3:28-4:05
7 :
Bir kadının hayatında ihtiyaç duyduğu dört hayvan nedir?
yatakta bir kaplan
garajda bir jaguar
omuzlarına bir amerikan vizonu
ve herşeyi ödemesi için bir budala.

4:05-4:35
8 :
" Lütfen bana yardım et doktor!.
Eğer burnuma dokunursam, acıtıyor.
Eğer alnıma dokunursan acıtıyor.
dokunduğum vücudumun herhangi bir parçası acıtıyor.
sence neyim var?"
" Neyin olduğunu biliyorum." diye doktor söyler.
"parmağın kırık"

4:35-4:52
9 : "Sarı içindeki ilk harf nedir?"
"Y"
"Çünkü bilmek istiyorum. Sarı içindeki ilk harf nedir?"

Videolar >>> İngilizce Fıkralar >> Wife Control : Eş Kontrolu

Learn English Through Jokes - Joke 4


 
*** Fıkra 3 defa sizin daha iyi anlamanız için tekrar edilmektedir. Birincisi ve üçüncüsü videoda altyazısız, ikincisi ise altyazılıdır. Çeviri ise aşağıdadır.


Three men were at a bar, drinking beer. : Üç adam barda bira içiyorlardı.
Two of men were talking about the control they have over their wives. : Adamlardan ikisi eşleri üzerindeki kontrolleri hakkında konuşuyorlardı.
While the third man remained silent, After a while, the first two men turned to the third man and asked " what about you? what kind of control do you have over your wife?" : Üçüncü adam sessizlik içindeyken , kısa bir zaman sonra ilk iki adam üçüncü adama dönüp sordular " Ya sen? , Karın üzerinde nasıl bir kontrole sahipsin?"
The third man turned to the first two and said ; " well, I ll tell you - just the other day, I had her on her knees" : Üçüncü adam ilk ikisine dönüp ; " iyi, size anlatacağım -sadece diğer bir günde, Onun dizlerine bastım"
The first two men were dumbfouded! : İlk iki adam şaşkına döndü
"Wow! what happened next" they asked : woaw! "sonra ne oldu?" diye sordular.
The third man took a big swig of beer, sighed, and muttered ; "then she started screaming 'come out from under the bed, and fight like a man!' " : Üçüncü adam büyük bir yudun bira aldı, içini çekti ve "sonra bağırmaya başladı ; 'yatağın altından çık, ve bir erkek gibi dövüş' " diye mırıldandı.

Videolar >>> İngilizce Fıkralar >> The Second Opinion / İkinci Fikir

İngilizce: Second Opinion





The doctor to the patient: "You are very sick."
Doktordan hastaya : Çok hastasın 
The patient to the doctor: "Can I get a second opinion?"
Hastadan doktora : İkinci fikri alabilir miyim? 
The doctor again: "Yes, you are very ugly too."
Tekrar doktor : Evet, çok çirkinsin de. 

I see spots / Noktalar görüyorum

İngilizce: I See Spots





A: I see spots.  : Noktalar görüyorum
B: Have you seen a doctor?

      Bir doktor gördün mü? (Doktora göründün mü)
A: No, just spots.
: Hayır sadece noktalar.

Videolar >>> İngilizce Fıkralar >> Catching a Mouse / Bir Fare Yakalamak

Joke: Catching a Mouse




A: I’m in big trouble! : Büyük bir dert içindeyim!
B: Why is that?  : Bunun sebebi ne?
A: I saw a mouse in my house! : Evimde bir fare gördüm.
B: Oh, well, all you need to do is use a trap. : Oh,iyi, Bir tuzak kullanmaya ihtiyacın var.
A: I don’t have one. : Ondan bir taneye sahip değilim
B: Well then, buy one. : İyi o zaman bir tane satın al.
A: Can’t afford one. Ondan bir tane almaya gücüm yetmiyor.
B: I can give you mine if you want. : Eğer istersen kendimkini sana verebilirim.
A: That sounds good.  : Bunu duymak güzel
B: All you need to do is just use some cheese in order to make the mouse come to the trap. : İhtiyacın olan sadece biraz peyniri farenin tuzağa gelmesi için düzenli bir şekilde tuzağa yerleştirmen.
A: I don’t have any cheese. : Hiç peynirim yok.
B: Okay then, take a piece of bread and put a bit of oil in it and put it in the trap. : Tamam o zaman bir parça ekmeğin içine biraz yağ yerleştirip tuzağın üzerine koy.
A: I don’t have oil. : Yağım yok.
B: Well, then put only a small piece of bread. : İyi o zaman sadece küçük bir parça ekmek koy.
A: I don’t have bread. : Ekmeğim yok.
B: Then what is the mouse doing at your house?! : O zaman farenin senin evde ne işi var?!



22 Tem 2011

The Greatest Treasure : En Büyük Hazine

The Greatest Treasure

***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.

Tucket the Bucket : Tucket, Kova

Tucket the Bucket



***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılmıştır.
Çeviri :

Tucket dünyadaki en mutsuz kovaydı.
Bir zamanlar çok sevdiği bir bahçıvan vardı.
Bahçıvan onu güçlü kollarıyla sallıyordu su almaya gittiği zaman.
"Ne güzel bir kova" dedi bahçıvan.
fakat zamanla Tucket delik aldı.
Maalesef kullanışsız hale geldi.Dibi delik bir kova ne işe yarar ki?
Tucket bahçenin bir kenarına atıldı.
Yağmura,güneşe ve paslanmaya terk edildi. 
Bazen etrafa tekmeleniyordu."Bu kovayı çöpe atmalıyım" diye mırıldandı bahçıvan.
Tucket çöpe atılmak istemiyordu.
çok üzgün hissediyordu bahçedeki arkadaşları onu mutlu etmeye çalışmasına rağmen.
Sincap onu düzeltiyordu tekmelendiğinde. Ve kuşlar neşeli bir şekilde çırpınıyordu Bucket için. Kuşlar onu yatıştırmak için "Endişelenme Tucket" diye cıvıldıyordu.
Tucket gerçekten mutlu olmaya çalışıyordu ama çok çok zordu.
Birgün küçük bir kız bahçede koşarken Tucket'ın önünde durdu. 
Tucket derince bir nefes alıp he zaman ki gibi tekmelenmeyi bekliyordu ta ki "Mükemmel" diye aniden duyduğunda. Bir müddet sonra kendini bahçedeki hortumun altında temizlenmiş ve düzeltilmiş buldu. Küçük kız onu yıkıyordu.


2.45 dakikaya kadar çevrilmiştir. Geri kalanını lütfen siz uğraşıp öğrenmeye ve çevirmeye çalışın. Başarılar.

The First Well : İlk Kuyu

The First Well



***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.



The Little Pianist : Küçük Piyanist

The Little Pianist



***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.


Santa's Christmas : Santa'nın Noeli

Santa's Christmas



***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.



Turtle's Flute : Kaplumbağanın Flüt'ü

Turtle's Flute



***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.



Zippy the Zebra : Enerjik Zebra

Zippy the Zebra





***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.

The Four Friends : Dört Arkadaş

The Four Friends



***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.



The Whispering Palms : Fısıldayan Palmiyeler

The Whispering Palms



***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.



The Elves and the Shoemaker : Elfler ve Ayakkabıcı

The Elves and the Shoemaker
-->


***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.
-->

-->

Rosa Goes to the City : Rosa şehre gider

Rosa Goes to the City: Learn English with subtitles



***Talebiniz doğrultusunda çeviri yapılacaktır.



Video Gramer Arşivi



>>> Relative Clauses THAT - WHICH

>>> Yer Edatları -Prepositions of place AT, ON, IN 

>>> Günlük Olaylar

>>> 'since' ve 'for' u kullanmak

>>> Should, ought to.. İngilizcede tavsiyeler

>>> "Have to" "must" İngilizcede zorunluluk

>>> 'Already' ve 'Yet' nasıl kulanılır?

>>> Hiç AİN'T e rastladınız mı?

>>> Adverb Clauses / Zarf Cümleleri

>>> Are you bored? or Boring? Sıkıldın mı? Sıkıcı mısın?

>>> Reported Speech / Dolaylı Anlatım

>>> Geniş zamanda cevap verme

>>> Hobiler hakkında 5 cümle kurulumu

>>> Bir yeri tarif ederken sıfat tamlaması nasıl yapılır?

>>> Edatlar "during = at the same time" 



Videolar >>> Gramer >> Relative Clauses THAT - WHICH

That & Which





The movie that we saw last weekend was realy good : Geçen Hafta gördüğümüz film gerçekten güzeldi.
The table which I bought from Ikea was cheap : Ikea' dan aldığım masa ucuzdu.
Harry Potter, which I finished last week, was an excellent book : Geçen hafta bitirdiğim Harry Potter şahane bir kitaptı.
Toronto, which is heavily populated, is a multicultural city : Yoğun nüfuslu Toronto çok kültürlü bir şehirdir.

Videolar>>> Gramer >> Yer Edatları -Prepositions of place AT, ON, IN

English Grammar - Prepositions of Place - AT, ON, IN





                                   In, At / İngilizcede Yer Bildiren Zarflar


"In" ve "At" İngilizce'de yer bildiren zarflardır.
IN: İçinde demektir. Sınırlı olan veya sınırlı olabilen bir yer için kullanılır.

Örneğin:
in my pocket. Cebimde (cebimin içinde)
in the house. Evde (evin içinde)
in İstanbul. İstanbul’da (İstanbul’un içinde)

AT: -de, -da anlamı verir. Fakat içindelik bildirmez. Sınırı olmayan, sınırlanamayan veya sınırı olduğu halde, bizim için sınırı önemli olmayan yerlerde kullanılır. Buna göre büyük şehirler ve ülkeler için “in” semtler, mahalleler için “at” kullanılır.

Örneğin,

She lives in İstanbul at Taksim.
O, İstanbul’da Taksim’de yaşar. (oturur)


Home ev, yuva, vatan anlamına gelir. Bu sebepten “home” için “at” kullanılır.

Örneğin,

He is at home.
O, evdedir.

House kelimesi de ev anlamına gelir. Fakat bu ev daha çok bina, yapı anlamı taşır. Bu sebepten “in” edatı ile kullanılır.

Örneğin,

He is in the house.
O, evin içindedir.

Ayrıca masa başında sandalyede oturan insanlar için de “at” kullanılır.

Örneğin,

She is at the table.
O, masadadır.

He learns English at school.
O, İngilizceyi okulda öğrenir.

Burada okulun binası değil de, genel anlamı kastedildiğI için “at” kullanılıyor, Fakat,

He is in the school.
O, okuldadır.

Örneğinde ise okulun binası kastediliyor ve onu okulun içinde görüldüğü anlatılmak isteniyor. Bu sebepten “in” kullanılıyor. Aslında bu kurallar hiç bir zaman çok kesin değildir. Sözün durumuna ve anlamına göre değişebilir.

There are some flowers in the garden.
Bahçede bazı çiçekler vardır.


They work in the fields.
Onlar tarlalarda çalışırlar.

My sister drinks milk at breakfast.
Kız kardeşim kahvaltıda süt içer.

John lives in England, in London.
John İngiltere’de, Londra’da yaşar.

The children play in the street.
Çocuklar sokakta (caddede) oynarlar.

Not: Cadde veya sokak sınırlı bir yer olmadığı halde “in” edatı ile kullanılır.

Ali swims in the swimming pool every Sunday.
Ali her Pazar yüzme havuzunda yüzer.

Your books are in your bag.
Sizin kitaplarınız sizin çantanızdadır.

21 Tem 2011

Videolar >>> Gramer >> Günlük Olaylar

Daily Actions





She is Patricia Pumkin. : O  Patricia Pumkin 'dir. 
She gets up at seven thirty. : Saat 7:30 da uyanıyor
She puts things in her bookbag.
: O eşyaları kitap çantasına koyuyor.
She runs to school.
: O okula doğru koşuyor. 
She studies math at nine thirty.  O matemetiğe 9:30 da çalışıyor.
She eats lunch.
: O öğle yemeğini yiyiyor.
She takes a nap in the afternoon.
: Öğleden sonra kısa bir uyku alıyor.
She writes in the afternoon.
: Öğleden sonra yazıyor.
She goes home at four thirty.
O saat 4:30 da eve gidiyor.
She eats dinner at six thirty.
: O akşam yemeğini 6:30 da yapıyor
She does her homework.
: Ev ödevini yapıyor.
She plays Pumkin computer games.
: O Pumkin bilgisayar oyununu oynuyor.

Videolar >>> Gramer >> 'since' ve 'for' u kullanmak

Grammar - Using "Since" and "For" with the Present Perfect





                      For and Since
For : Belirli bir zaman miktarı verilmişse kullanılır.
Since : Belirli bir zaman noktası var ise kullanılır.
It has rained "since" 9am :  
Saat 9'dan beri yağmur yağıyor.
It has rained "for" 3 hours :
3 saattir yağmur yağıyor.
I have known how to read "since" grade three :  
Nasıl okunduğunu üçüncü sınıftan beri biliyorum.
She's been waiting "for" 45 mins :
45 dakikadır bekliyor.
I have lived here for 4 years :
Burada 4 yıl yaşadım.

Videolar >>> Gramer >> Should, ought to.. İngilizcede tavsiyeler

Grammar - Giving Advice - SHOULD, OUGHT TO, HAD BETTER



Advice (tavsiye) : Should, ought to, had better
He should call his mother : Annesini aramalı
He had better call his mother : Annesini araması daha iyi
FORM:
Subject + should / base verb : Özne / yardımcı fiil / Herhangi bir fiilin birinci hali
             +ought to /
             +had better /
*İhtiyaç duyulduğu taktirde daha fazla çeviri yapılacaktır.  

Videolar >>> Gramer >> "Have to" "must" İngilizcede zorunluluk

Speaking English - MUST, HAVE TO, HAVE GOT TO - Talking about Necessity



               Necessity : Gereklilik
I have (got) to go home :
Eve gitmem gerekli
He has (got) to wake up :
Uyanmak zorunda
We dont have to go to school :
Okula gitmek zorunda değiliz
Do we have to leave? :
Aytılmak zorunda mıyız?
You must try harder :
Daha sıkı bir şekilde denemelisin
*İhtiyaç duyulduğu taktirde daha fazla çeviri yapılacaktır.  

Videolar >>> Gramer >> 'Already' ve 'Yet' nasıl kulanılır?

English Grammar - ALREADY & YET



Are you going to take your medicine? : İlacını alacak mısın?
- I haven't taken it yet :
Daha almadım ( yet : şimdiye kadar)
- I have already taken it :
Zaten aldım ( already : zeten, henüz)
*İhtiyaç duyulduğu taktirde daha fazla çeviri yapılacaktır. 

İngilizcede Ain't Yapısı Nedir? Nasıl Kullanılır?

How to use the word AIN'T in English (slang lesson)
-->


*Talebiniz doğrultusunda ilk cümleler çevrilmiştir.

I ain't going to the concert.
- Konsere gitmeyeceğim.

She ain't angry at me , is she?
- Bana kızgın değil, değil mi?

He ain't got a car.
- Onun arabası yok.

I ain't been to Estonia.
-Estonya'da hiç bulunmadım.

I ain't done nothing.
- Hiçbir şey yapmadım.

Videolar >>> Gramer >>Adverb Clauses / Zarf Cümleleri

Improve your writing: Adverb Clauses



*İhtiyaç duyulduğu taktirde çeviri yapılacaktır. 

Videolar >>> Gramer >>Are you bored? or Boring? Sıkıldın mı? Sıkıcı mısın?

 English Grammar - Are you bored or boring?



*İhtiyaç duyulduğu takdirde çeviri yapılacaktır.

Videolar>>> Gramer >>Reported Speech / Dolaylı Anlatım

English Grammar: Reported Speech



İhtiyaç duyulduğu takdirde çeviri yapılacaktır.

Videolar>>>Gramer>> Geniş zamanda cevap verme

English Grammar - Present Simple - YES/NO QUESTIONS


 
İhtiyaç duyulduğu takdirde çeviri yapılacaktır.

20 Tem 2011

İngilizceye Başlarken


*** Gerekli çeviriler daha iyi anlamanız için özenle yapılmıştır. 


Lesson one with Misterduncan :
-Misterduncan ile birinci ders
Hi everybody this is
Misterduncan in England :
-Herkese merhaba ben İngiltereden misterduncan
How are you today? :

-Nasılsınız bugün?
Are you ok?...I hope so :

-İyi misiniz?...Öyle umuyorum
Are you happy?...I hope so :

-Mutlu musunuz?...Öyle umuyorum
Welcome to the very first episode of my series of English teaching videos :

-İngilizce öğretim video serilerimin ilk bölümüne hoşgeldiniz.
Before I begin, We will take a look at some of the common questions that often arise when talking about learning the English language :

-Başlamadan önce, İngilizce hakkında konuşulduğu zaman genellikle göze çarpan soruları ele alacağız.
 and more importantly, learning it as a second language :

-Ve daha önemlisi, bunu ikinci bir dil olarak öğrenmek
So the first question must be "why do we need to learn English?" :

-Böylece birinci soru "İngilizce öğrenmeye neden ihtiyaç duyarız?" olmalı.
 Of course one of the reasons why we need to be able to speak English nowadays is because the world is becoming smaller :

-Elbette İngilizce konuşabilmeye bugünlerde neden ihtiyaç duyduğumuzun sebeplerinden bir tanesi şudur ki çünkü dünya küçülüyor.
Thanks to the internet and our developing global economy :

-Gelişen küresel ekonomiye ve internet e teşekkürler
More and more people are using English as a common way to communicate with each other :

-Çok ama çok insan kendi aralarındaki iletişim için İngilizce'yi genel yol olarak kullanır
So now It has become unavoidable that the companies and large businesses will need to employ people who can speak more than their own native language :

-Böylece şimdi kaçınılmaz olan şudur ki şirketler ve büyük işletmeler kendi yerel dillerinden daha iyi İngilizce bilen insanları istihdam etmeye ihtiyaç duyacaklardır.
That is where English comes in :

-İngilizce nin bu konuma nereden geldiği budur
It is now offically considered as an international language :

-Şimdi resmen uluslararası dil olarak kabul edilmiş
Of course learning anything is difficult and English in no exception :

-Elbette birşeyler öğrenmek zordur ve İngilizce dahi bir istisna değildir.
However, there are ways to make the situation easier :

-Fakat, bu durumu kolaylaştıran bazı yollar vardır.
 I have come up with my own list of general rules for learning English :

-İngilizceyi öprenmek için kendi genel kurallarımla geldim.
 Do you want to hear them? : 

- Onları duymak ister misiniz?
 Do you want to know what they are ? : 

-Onların ne olduğunu bilmek ister misiniz?
 Ok...Let's go! : 

-Tamam..Haydi gidelim
 Learning English takes time and patience

-İngilizce Öğrenmek zaman ve sabır gerektirir
 It cannot be rushed :
Aceleye gelemez
 Try to relax and take it easy : 

-Rahatlamaya ve kolay görmeye çalışın
 The most important thing you need at the beginning is a good vocabulary

-Başta ihtiyacınız olan en önemli şey ii bir kelime haznesine sahip olmaktır.
 Without words, you have nothing to work with : 

-Kelimesiz çalışacak bir işin yoktur.
You have to start with a strong foundation or base and slowly build on it, day by day! :

-İyi bir temel veya dayanak ile başlamalısın ve yavaş yavaş, günden güne üzerine bina et.
ou must view English as a part of your body : 

- İngilizceyi vücudunuzun bir parçası olarak görmelisiniz
just as you would, an arm or a leg :

 -İstediğiniz gibi, bir kol veya ayak
It must become a part of your everyday life :

-Günlük hayatınızın bir parçası olmalı
Daily practice is very important :

-Günlük tekrar çok önemli
Do not worry about making mistakes :

-Hata yapmakan korkmayın
In fact the more mistakes you make the more you will learn from them :

-Aslında, yaptığınız her hata, onlardan daha fazla öğrenmenizi sağayacaktır.
 Just like learning to ride a bike : 

-Sadece bisiklet sürmeyi öğrenmek gibi.
Sometimes you fall off :

-Bazen düşersin 
So what do you do? :

-Böylece ne yaparsın?
You get back on and try again :

-Geri döner ve tekrar denersin
Do not look at English as just another subject :

 -İngilizceye başka bir konu gibi bakmayın 
Your attitude to English and the way you view it will decide how well you progress :
-İngilizceye olan kabliyetiniz ve ona bakışınız ne kadar ilerleyeceğinizi belirleyecektir.
Just as we say in English ...No pain...No gain :

-Sadece ingilizce söylediğimiz gibi, emek olmadan yemek olmaz 
The two most important words to remember when learning English are Practice and Confidence :  
-İngilizce öğrenirken hatırlamanız gereken ikinci önemli şey pratik yapmak ve güvendir.
Practice English everyday and be confident :

-Her gün pratik yapın ve kendinizden emin olun.
You will find that the more you use English, the better your English will become and the more confident you become, then the more you will want to use it :

-Daha fazla kullandıınız İngilizce daha iyi bir İngilizce'ye ve daha fazla güven ve sonra onu daha fazla kullanmak isteyeceksiniz.
Make it a rule to tell yourself :
-Kendine söylemek için onu bir kural yapın
I can do it !! :

-Yapabilirim!!
...
Please remember, my lessons are aimed at everyone :

-Lütfen dersimin herkese yönelik olduğunu hatırlayın
So hopefully you will find something usefull in each one :

-Böylece ümitli bir şekilde herşeyde faydalı birşeyler bulacaksınız
May be you will find some of the words I use very easy :

-Kullandığım bazı kelimelerin çok kolay olduğunu bulabilirisiniz
But you will also see some words that may be new to you :

-Ama size yeni gelen bzı kelimeleri de bulabilir siniz.
Remember... my lessons are aimed at everyone :

-Hatırlayın Dersim herkese yöneliktir.
Even teachers are very welcome to join in :

-Hatta öğretmenlerin de katılması çok hoş karşılanır.
Learning English should be a fun experience :

-İngilizce öğrenmek bir eğlence deneyimi olmalı.
And I hope with the help of my video lessons you will discover just how much fun it can be :

-Ve umuyorum ki vedeolu derslerimle ingilzicenin ne kadar eğlenceli olabileceğini keşfedebilirsiniz.
I hope you have enjoyed my first lesson...

-İlk dersimi eğlenceli bulduğunuzu umuyorum.
This is Misterduncan in England saying thanks for watching :

-İngiltereden ben Misterduncan izlediğiniz için teşekkür ediyor.
And bye-bye for now :

-Ve şimdilik bay bay
Thanks for watching :

-Teşekkürler izlediğiniz için. :)

19 Tem 2011

Videolar >>> Gramer >> Hobiler hakkında 5 cümle kurulumu

5 Sentences about Hobbies / Pattern = N is V+ing
Start / Başlangıç = 0:13
1: artist
: Ressam
2: draw : Çizmek
3: picture : Resim
 --The artist is drawing a picture : 
Ressam resim çiziyor.
1: dancer : Dansçı
2: dance : Dans etmek
3: platform : Platform
 --The dancers are dancing on the platform : 
Dansçı platformda dans ediyor.
1: singer 
: Sanatçı
2: sing : Şarkı söylemek
3: song : Şarkı
 --The singer is singing a song :
Sanatçı şarkı söylüyor
1: woman :
Kadın
2: exercise : Egzersiz yapmak
3: floor : Zemin
 --The woman is exercising on the floor 
: Kadınzeminde egzersiz yapıyor
1: woman : Kadın
2: listen : Dinlemek
3: music : Müzik
 --The woman is listening to music :
Kadın Müzik dinliyor

Part 2 begins at 2:10 : 2. part 2:10 da başlıyor




Videolar >>> Gramer >> Bir yeri tarif ederken sıfat tamlaması nasıl yapılır?

How to Make an Adjective Clause to Describe a Location
Konuşma : "İn this video you ll learn how to make an adjective clause to describe a location" : "Bu videoda bir yeri tarif ederken sıfat tamlamasının nasıl yapıldığını öğreneceksiniz."
This is the place where I work : Burası çalıştığım yerdir. (sıfat tamlaması : where I work : Çalıştıım yer)
place : Yer , mekan
Önemli Not : "where" sözcüğü bilinen "nere, nereye" anlamını sıfat tamlamalarında taşımaz. Sadece Sıfat tamlamasının bir parçasıdır.
Bunun dışında hiçbir anlam taşımaz.Kullanılmazsa yani "the place I work" gibi bir cümle yapısı da vardır.
Bu halde de kullanılablir.Bu cümlede "where" sözcüğü vardır ama yazılmamıştır.
""where I work"" tamlaması "place" sözcüğünü tanımlar ki cümle şöyle olur ; Çalıştığım yer.
This is the place where I eat : Burası yemek yediğim yerdir.
This is the place where I practice : Burası pratik yaptığım yerdir.
The place where I work is nearby : Çalıştığım yer yakındadır.
place >> sıfat
the place where I work >> Özne
is >> fiildir.
The house where I live is on this street : Yaşadığım ev bu sokaktadır.
The house I live in is on this street : içinde yaşadığım ev bu sokaktadır. (Lütfen yukardaki önemli notu okuyun)
*** Sıfat tamlamalarında bir yeri tarif ederken "where" yerine "that" kulanılabilir.
The school (that) he goes to is very good : Gittiği okul çok iyidir.
The school (where) he goes is very good : Gittiği okul çok iyidir.
Konuşma : " If you use 'where' at the beginning of the clause dont use the pereposition 'to' : Eğer 'where' i tamlamamın başında kullanırsanız, 'to' edatını kullanmayın.
The store where she shops for groceries is very expensive : Yiyecek için alışveriş yaptığı mağaza çok pahalıdır.
The store she shops at for groceries is very expensive : Yiyecek için alışveriş yaptığı mağaza çok pahalıdır.
The store where she shops = The store she shops at : Alışveriş yaptığı yer
End : Son :)



Videolar >>> Gramer >>Edatlar "during = at the same time"

The Preposition “During” Means “At the Same Time”


During : Esnasında, iken, Sırasında, Süresince
At the same time : Aynı zamanda
There was a lot of thunder during the storm : Fırtına esnasında bir çok gök gürültüsü vardı.
Preposition : Edat " During "
Noun : Özne "Storm"
She goes to school during the day = During the day She goes to school : Gün boyunca okula gider.
What do you do during the day? : Gün boyunca ne yapıyorsun? (present tense / geniş zaman)
What did you do during the day today? : Bugün gün boyu ne yaptın? (past tense / geçmiş zaman)
Try to pay attention during class : Ders boyunca derse dikkatini vermeye çalış
Try not to talk during a movie : Bir film boyunca konuşmamaya çalış
Dont fall asleep during class! : Ders boyunca uykuya dalma!
Ronald Reagan was president of the United States during the 1980's : Ronald reagan 1980' lerde Amerika başkanıydı.
Bill Clinton was president of the United States during the 1990's : Bill Clinton 1990' lerde Amerika başkanıydı.
İn the morning = during the morning : Sabah ...,,,
İn the afternoon = During the afernoon :Öğleden sonra ...> "During" edatı "in" yerine kullanılabilir "in" kullanımı basit olduğu için tercih edilir.
In the evening = during the evening : Akşam ...,,,
We studied preposition during the month of April : Nisan ayı boyunca edatları çalıştık
We are studying proverbs during the month of May : Mayıs ayı boyunca atasözlerine çalışacağız
We' re going to study basic English during the month of June : Haziran ayı boyunca basit İngilizce ye çalışacağız.
Did you learn anything during this video? : Bu video boyunda birşeyler öğrendiniz mi? :)



18 Tem 2011

Temel İngilizce Videolar

Not: Gerekli çeviriler videonun altında verilmiştir. Bu sebeple dinlerken anlamadığınız cümlelerin çevrimini takip edebilirsiniz. 



>>>   Alfabe ve Örnek Cümleler



Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | coupon codes