Prepositions / İngilizce Edatlar
İngilizce'de edatlar fiilerle, etkileri altında bıraktıkları kelime arasında ilgi kurarlar.
He walked around the field.
O, tarlanın etrafında yürüdü. (dolaştı)
“Around” bir edattır. Çünkü etkisi altında olan “field” (tarla) kelimesiyle “walk” (yürümek) fiilinin arasında ilgi kurmuştur.
In | İçinde |
John is in the classroom.
John sınıfın içindedir.
He is in a bad temper.
Onun morali bozuktur.
Onun morali bozuktur.
Fish swim in water.
Balık (balıklar) suda yüzer.
He lives in London.
O, Londra’da oturur.
Into | İçinde |
Mary fell into the sea.
Mary denize düştü.
My mother cuts the onion into thin slices.
Annem soğanı ince dilimlere keser.
Annem soğanı ince dilimlere keser.
I poured the water into the saucepan.
Suyu tencerenin içine döktüm.
Suyu tencerenin içine döktüm.
He went into the army.
O, askere gitti.
O, askere gitti.
Through | Arasından |
Go through the door.
Kapının arasından git. (Kapıdan geç.)
Kapının arasından git. (Kapıdan geç.)
Beyond | Ötesinde |
There is a green valley beyond the mountains.
Dağların ötesinde yeşil bir vadi vardır.
Dağların ötesinde yeşil bir vadi vardır.
On | Üzerinde |
The book is on the table.
Kitap masanın üzerindedir.
Don’t insist on his coming.
Onun gelmesinde ısrar etmeyin.
It depends on his money.
O, onun parasına bağlı.
It depends on my health.O, benim sağlık durumuma bağlı.
Have you got any money on you?
Üzerinde hiç para var mı?
I will go to Paris on Sunday.
Pazar günü Paris’e gideceğim.
From | -den, -dan |
He started from home at eight o’clock.
O, evden saat sekizde hareket etti.
He worked from morning till night.
O, sabahtan akşama kadar çalıştı.
About | Civarında, hakkında |
Walk about the square.
Meydanın civarında dolaş.
They read about the accident in the newspaper.
Onlar kaza hakkında gazetede okudular.
Near | Yakında, yakınında |
He was sitting near the stove.
O, sobanın yakınında oturuyordu.
O, sobanın yakınında oturuyordu.
Along | Boyunca |
The boats are tied along the shore.
Sandallar sahil boyunca bağlıdırlar.
Sandallar sahil boyunca bağlıdırlar.
Above | Yukarıda |
The clouds are above the earth.
Bulutlar yeryüzünün yukarılarındadırlar.
We were flying above the clouds.
Biz bulutların üzerinde uçuyorduk.
The sun rose above the horizon.
Güneş ufkun üzerinde yükseldi.
Güneş ufkun üzerinde yükseldi.
Under | Altında |
The cat is under the table.
Kedi masanın altındadır.
We passed under several bridges.
Biz, birçok köprülerin altından geçtik.
Below | Aşağısında |
The mountains are below the clouds.
Dağlar bulutların aşağısındadır.
His overcoat reaches just below the knees.
Onun paltosu tam dizlerinin altına gelir.
Behind | Arkasında |
The vegetable gardens are behind the houses.
Sebze bahçeleri evlerin arkasındadır.
The boy was hiding behind a tree.
Çocuk bir ağacın arkasında saklanıyordu.
Before | Önce, önünde |
Before Antalya there are high mountains. Antalya’dan önce yüksek dağlar vardır.
He came two days before Christmas. O, Noel’den iki gün önce geldi.
To | -e, -a |
We went to Lüleburgaz last Sunday. Biz geçen pazar Lüleburgaz’a gittik.
Ali walks to school evrey day. Ali hergün okula yürür.
He sent a letter to me last week. O, geçen hafta bana bir mektup gönderdi.
Among | Arasında (ikiden fazla şey arasında |
Let us walk among the trees. Haydi, ağaçlar arasında yürüyelim.
Between | Arasında (iki şey arasında) |
Ali is sitting between Ayşe and Fatma. Ali, Ayşe ile Fatma’nın arasında oturuyor.
Up | Yukarı |
Mary climbed up the rope
Mary ipe tırmandı.
Mary ipe tırmandı.
Across | Çaprazlama, Karşıdan karşıya |
We swam across the river. Biz nehri karşıdan karşıya yüzdük.
Her house is just across the street. Onun evi sokağın tam karşısındadır.
Beside | Yanında, göre |
You are quite tall beside your brother. Kardeşinize göre oldukça uzun boylusunuz.
Against | Karşı |
They sailed against the wind. Onlar rüzgara karşı yelken açtılar.
He hit his head against the wall. O, başını duvara vurdu.
Without | -siz, -sız, -süz, -suz |
We are learning English without teacher. Biz İngilizce’yi öğretmensiz öğreniyoruz.
Within | İçinde |
They danced within the house. Onlar evin içinde dansettiler.
This is not within my power. Bu benim gücüm dahilinde değildir.
Upon | Üzerinde |
The tiger sprang upon the elephant. Kaplan filin üzerine sıçradı.
At | -de, -da |
He is at home now. O, şimdi evdedir.
My grandfather is still at the table. Büyükbabam hâlâ masadadır.
By | Yanında, vasıtası ile, tarafından |
Sit by me. Yanıma otur.
I went to Ankara by plane. Ankara’ya uçakla gittim.
They came one by one. Onlar birer birer geldiler.
He took my pencil by mistake. O, benim kalemimi yanlışlıkla aldı.
This book is written by Bernard Shaw. Bu kitap Bernard Shaw tarafından yazılmıştır.
Olive oil is sold by the litre. Zeytinyağı litre ile satılır.
In the cinema we sit side by side.Biz sinemada yanyana otururuz.
I know Esin Deniz by sight. Esin Deniz’I şahsen tanırım. (görmekle)
With | İle, beraber |
I will go to the cinema with my father.Babamla sinemaya gideceğim.
They saw me with my friend. Onlar beni arkadaşımla gördüler.
What do they do with their ears?Onlar kulakları ile ne yaparlar?
They hear with their ears. Onlar kulakları ile İşitirler.
What do you do with your nose?Burnunuzla ne yaparsınız?
I smell with my nose. Burnumla koklarım.
What does Mary do with her eyes?Mary gözleri ile ne yapar?
Like | Gibi |
He is not like me. O, benim gibi değildir.
He is like his father.
O, babası gibidir.
O, babası gibidir.
Till | -e kadar |
I waited for you till 9 o’clock last night. Geçen akşam seni saat 9’a kadar bekledim.
We didn’t get home till 2 o’clock. Biz saat ikiye kadar eve varmadık.
For | İçin |
He worked hard for a prize. O, bir ödül için çok çalıştı.
They went to Çamlıca for a picnic.
Onlar piknik için Çamlıca’ya gittiler.
He lived here for five years. O, burada beş yıl yaşadı. (oturdu)
Over | Üzerinde |
My umbrella is over my head. Şemsiyem başımın üzerindedir.
Ahmet fell over on the ice. Ahmet buzda düştü.
You should think it over. Onun üzerinde düşünseydin.
Around | Etrafında |
The Children run around the house. Çocuklar evin etrafında koştular.
From all around we heard the noise. Gürültüyü her taraftan işittik.
Besides | -den, başka |
I have two sons in İstanbul Besides one in London.
Londra’daki bir taneden başka, İstanbul’da iki oğlum var.
*** İngilizceCe ingilizce hazırlık websitemiz hakkında görüşlerinizi yorum sayfasında görmek bizi mutlu edecektir.
0 yorum:
Yorum Gönder