ingilizcece.com Webutation

29 Ağu 2011

Deyimler / İdioms (K)


İngilizce deyimler-Keep away from: Uzak durmak, uzak tutmak


Keep away from: Uzak durmak, uzak tutmak
Keep the children away from the sea.
Çocukları denizden uzak tutun.

Keep back from:
Saklamak
I think she keeps something back from me.
Zannederim benden bir şey saklıyor.

Keep down:

1) Hakim olmak
2) Kısmak
1- You should keep down your anger.
Öfkenize hakim olmalıydınız.
2- We must keep down the expenses.
Masrafları kısmalıyız.

Keep from:
Engel olmak
You must keep him from coming here.
Onun buraya gelmesine engel olmalısınız.

Keep house:
Evi idare etmek, evi çekip çevirmek
She keeps our house as my mother is sick.
Annem hasta olduğundan beri bizim evi o, idare ediyor.

Keep in:

1) Ateşin yanmaya devam etmesini ya da ettirilmesini sağlamak
2) içeride tutmak, salıvermemek
1- Keep the fire in until we come.
Biz gelinceye kadar ateşin sönmemesine dikkat edin.
2- The teacher kept him in class till 5 o’clock as a punishment.
Öğretmen, ceza olarak onu, saat 5’e kadar sınıfta tuttu.

Keep in with:
Arkadaşlığı, dostluğu sürdürmek
We keep in with our friends from highschool.
Lisedeki arkadaşlarımızla dostluğumuzu sürdürüyoruz.

Keep in mind:
Akılda tutmak, hatırlamak
Keep in mind what he said to you.
Size söylediklerini aklınızda tutun.

Keep in touch with:
ilişkiyi sürdürmek, irtibatı kurmak
I always keep in touch with my old friends.
Eski arkadaşlarımla devamlı olarak ilişkiyi sürdürüyorum.

Keep off:
Uzak kalmak
I can’t keep my eyes off her.
Gözlerimi ondan uzak tutamıyorum (ayıramıyorum).

Keep on:
Yapmakta ısrar etmek, devam etmek, devam ettirmek
He keeps on asking silly questions.
O, aptalca sorular sorup durur.

Keep one’s eye on:
Gözaltında tutmak
The teacher kept his eye on the students with great care during the exam.
Sınav sırasında öğretmen öğrencilerini büyük bir dikkatle gözaltında tuttu.

Keep one’s promise:
Sözünü tutmak
You can count on him, he keeps his promise.
Ona güvenebilirsiniz, sözünü tutar.

Keep out of:
Dışında kalmak
He tried to keep out of the quarrel.
O, kavganın dışında kalmaya çalıştı.

Keep a secret:
Sır olarak saklamak
I’m sure that he’ll keep the subject a secret.
Konuyu bir sır olarak saklayacağına eminim.

Keep still:
Kımıldamadan durmak
Can’t you keep still for five seconds?
Beş saniye kımıldamadan durabilir misiniz?

Keep to:
Bağlı kalmak
He kept to his idea althought it was proved to be wrong.
O, yanlış olduğu kanıtlandığı halde iddiasına bağlı kaldı.

Keep under:
Kontrol altında tutmak, disiplin altına almak
All the teachers used to try to keep him under, but they never
managed.
Bütün öğretmenler onu disiplin altına almaya çalıştılar, ancak asla başaramadılar.
Keep up with:
1) Ayak uydurmak
2) Devam etmek, devam ettirmek
3) Geçindirmek
1- You talk very fast, I can’t keep up with you.
Çok hızlı konuşuyorsunuz, size ayak uyduramıyorum.
2- I want to keep up my membership to that magazine.
O dergiye üyeliğimi devam ettirmek istiyorum.
3- He works hard to keep up his family.
O, ailesini geçindirmek için çok çalışıyor.

Knock down:
Yere düşürmek, yıkmak, devirmek
I couldn’t knock him down although I hit him very hardly.
Çok sert vurmama rağmen onu yere düşüremedim.

Knock off:
işi durdurmak, paydos etmek
The workers decided to knock off.
işçiler işi durdurmaya karar verdiler.

Knock on:
Kapıyı çalmak, kapıyı vurmak
I woke up when he knocked on the door.
Kapıyı çalınca uyandım.

Knock out:
Boksta vurup yere yıkmak, nakaut etmek
For a boxer the worst thing in the world is certainly to be knocked out.
Bir boksör için dünyada en kötü şey kuşkusuz nakaut olmaktır.

Know by sight:
Sima olarak tanımak
I never talked with her, I just know her by sight.
Onunla hiç konuşmadım, sadece sima olarak tanıyorum.



0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | coupon codes